“26 sene evveldi.
Bir Kurban Bayramında Darülaceze’yi ziyaret edelim, kurbanımızı da orada keselim diye niyet ederek Zonguldak’tan İstanbul’a geldik.
Darülaceze yanındaki hayvan pazarından kurbanımızı alıp, kesim yerine götürerek teslim ettik. Kesildi, hatta bir parça et de bize verildi. Mutlu olmuştuk. Getirdiğimiz ve eşimle birlikte kurdelalarla sarıp hazırladığımız 20 erkek pijaması ve 20 kadın geceliğini de dağıtmak istediğimizi söyleyince, Nöbetçi memur bizibir binaya götürdü. Kapısını açtığımızda gördüğümüz manzara şuydu:
Yüksek tavanlı loş ve havasız bir koğuş. Sanırım 15-20 yatağın olduğu koca salonun tavanından sarkan 30-40 mumluk sönük bir ampul. Başlarında kimse yok.
Önümüzdeki ilk karyolaya yaklaştık, uyuyor mu, uyanık mı, yaşıyor mu, ölmüş mü belli değil adeta. Omuzuna dokunarak canlı olduğunu anlayabildik90 yaşlarındaki amcanın. Diğer yatak öyle, yanındaki öyle, uzaktaki öyle… Yaşarken ölmüşlerdi, öldürülmüşlerdi zaten! İdrar ve pislik kokuları içinde….
Pembe kurdeleli paketlerimizi bıraktık ayak uçlarına ve içimiz burkularak ayrıldık. Bir daha da asla semtine uğramak istemedik Darülaceze’nin. Ve hep adını duyunca irkildik yıllar boyu.
Taa ki 1 Nisan 2016’ya kadar.
İstanbul Tabip Odası Emekli Hekimler Komitesi olarak, 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla huzurevlerinde yatan meslektaşlarımızı ziyaret ediyorduk. Darülaceze Okmeydanı Huzurevinde de bir meslektaşımızın yattığını öğrenince, onu da ziyaret etmeye karar verdik; gidiyoruz ama ben çok huzursuzdum. Ayaklarım geri geri gidiyor adeta. Bir meslektaşımızı, hem de bir bayan meslektaşımızı o şartlarda görmek istemiyorum.
Bahçedeki Nöbetçi Memura yaklaştık:
“Affedersiniz, biz Dr. Ay Eğilmez Hanımı ziyarete gelmiştik, mümkün mü?
“Tabii efendim. Biraz evvel bahçedeydi Ay Ablamız. Yeri 6. Koğuşta. Bir bakalım isterseniz.”
Yüksek tavanlı, 6 yataklı geniş odaya girdiğimizde, pencerelerden giren güneş adeta hayat veriyordu etrafa. Yerler pırıl pırıl, duvarlar tertemiz, karyola ve yataklar muntazam, yataktakiler sohbet içindeydiler. Dr. Ay Eğilmez 90 yaşın üzerinde bir Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı. Bizi ayakta karşıladı. Çiçeğimizi verirken gözleri mutluluktan parlıyordu.
Biz de öyle mutluyduk ki… Karamsar duygularla geldiğimiz Darülaceze’de, bir özel huzurevinde gördüğümüz fiziki şartlar ve hizmet vardı. Makamında ziyaret ettiğimiz Başkan Sayın Hamza Cebeci “Daha çok eksiklerimiz var, onları da tamamlayacağız inşallah yakında” diyerek, yeni projelerinden bahsetti.
Dr. Oya Erülgen ve Dr. İsmail Yeşiltaş’la birlikte ayrılırken, başta Sayın Cebeci olmak üzere, Başkan Yardımcısı sayın Ahmet Malatyalı’ya, Basın Danışmanı Sayın Nevzat Özkaya’ya ve güleryüzlü tüm personele teşekkürlerimizi ilettik ve İstanbul Tabip Odası olarak, talep halinde eğitim, konferans ve sempozyum konusunda her zaman yardımcı olabileceğimizi söyledik.
Evet! Siyah ve Beyaz kadar farklıydı bu defa Darülaceze. Emek verenleri kutluyoruz.”
Bizde, bu güzel duygu ve düşüncelerini bizimle paylaştığı için İstanbul Tabip Odası Emekli Hekimler Komitesi Başkanı Op. Dr. Erdinç KÖKSAL’a teşekkür ediyoruz.
“26 sene evveldi.
Bir Kurban Bayramında Darülaceze’yi ziyaret edelim, kurbanımızı da orada keselim diye niyet ederek Zonguldak’tan İstanbul’a geldik.
Darülaceze yanındaki hayvan pazarından kurbanımızı alıp, kesim yerine götürerek teslim ettik. Kesildi, hatta bir parça et de bize verildi. Mutlu olmuştuk. Getirdiğimiz ve eşimle birlikte kurdelalarla sarıp hazırladığımız 20 erkek pijaması ve 20 kadın geceliğini de dağıtmak istediğimizi söyleyince, Nöbetçi memur bizibir binaya götürdü. Kapısını açtığımızda gördüğümüz manzara şuydu:
Yüksek tavanlı loş ve havasız bir koğuş. Sanırım 15-20 yatağın olduğu koca salonun tavanından sarkan 30-40 mumluk sönük bir ampul. Başlarında kimse yok.
Önümüzdeki ilk karyolaya yaklaştık, uyuyor mu, uyanık mı, yaşıyor mu, ölmüş mü belli değil adeta. Omuzuna dokunarak canlı olduğunu anlayabildik90 yaşlarındaki amcanın. Diğer yatak öyle, yanındaki öyle, uzaktaki öyle… Yaşarken ölmüşlerdi, öldürülmüşlerdi zaten! İdrar ve pislik kokuları içinde….
Pembe kurdeleli paketlerimizi bıraktık ayak uçlarına ve içimiz burkularak ayrıldık. Bir daha da asla semtine uğramak istemedik Darülaceze’nin. Ve hep adını duyunca irkildik yıllar boyu.
Taa ki 1 Nisan 2016’ya kadar.
İstanbul Tabip Odası Emekli Hekimler Komitesi olarak, 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla huzurevlerinde yatan meslektaşlarımızı ziyaret ediyorduk. Darülaceze Okmeydanı Huzurevinde de bir meslektaşımızın yattığını öğrenince, onu da ziyaret etmeye karar verdik; gidiyoruz ama ben çok huzursuzdum. Ayaklarım geri geri gidiyor adeta. Bir meslektaşımızı, hem de bir bayan meslektaşımızı o şartlarda görmek istemiyorum.
Bahçedeki Nöbetçi Memura yaklaştık:
“Affedersiniz, biz Dr. Ay Eğilmez Hanımı ziyarete gelmiştik, mümkün mü?
“Tabii efendim. Biraz evvel bahçedeydi Ay Ablamız. Yeri 6. Koğuşta. Bir bakalım isterseniz.”
Yüksek tavanlı, 6 yataklı geniş odaya girdiğimizde, pencerelerden giren güneş adeta hayat veriyordu etrafa. Yerler pırıl pırıl, duvarlar tertemiz, karyola ve yataklar muntazam, yataktakiler sohbet içindeydiler. Dr. Ay Eğilmez 90 yaşın üzerinde bir Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı. Bizi ayakta karşıladı. Çiçeğimizi verirken gözleri mutluluktan parlıyordu.
Biz de öyle mutluyduk ki… Karamsar duygularla geldiğimiz Darülaceze’de, bir özel huzurevinde gördüğümüz fiziki şartlar ve hizmet vardı. Makamında ziyaret ettiğimiz Başkan Sayın Hamza Cebeci “Daha çok eksiklerimiz var, onları da tamamlayacağız inşallah yakında” diyerek, yeni projelerinden bahsetti.
Dr. Oya Erülgen ve Dr. İsmail Yeşiltaş’la birlikte ayrılırken, başta Sayın Cebeci olmak üzere, Başkan Yardımcısı sayın Ahmet Malatyalı’ya, Basın Danışmanı Sayın Nevzat Özkaya’ya ve güleryüzlü tüm personele teşekkürlerimizi ilettik ve İstanbul Tabip Odası olarak, talep halinde eğitim, konferans ve sempozyum konusunda her zaman yardımcı olabileceğimizi söyledik.
Evet! Siyah ve Beyaz kadar farklıydı bu defa Darülaceze. Emek verenleri kutluyoruz.”
Bizde, bu güzel duygu ve düşüncelerini bizimle paylaştığı için İstanbul Tabip Odası Emekli Hekimler Komitesi Başkanı Op. Dr. Erdinç KÖKSAL’a teşekkür ediyoruz.